< Geri
online psikolog logo white
Psikolojik Hastalıklar

Stockholm Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

İçindekiler


Stockholm Sendromu, rehine ya da mağdur ile onu alıkoymakla görevli olan kişi arasında beklenmedik bir bağ oluşması durumunu tanımlayan psikolojik bir terimdir. Stockholm Sendromu adını, 1973 yılında yaşanan bir banka soygunu olayından almaktadır.

Soyguncular, dört rehineyi altı gün boyunca alıkoymuşlardır. İlginç olan ise rehinelerin soygunculara duyduğu empati ve bağlılık hisleriydi. Stockholm Sendromu, olaydan sonra bu tür durumlar için bir isim haline gelmiştir ve daha sonra pek çok benzer vakada da görülmüştür.

Stockholm Sendromu belirtileri benzer başka olaylarda da ortaya çıktığı için araştırılmaya başlanmıştır. Araştırmalar sonucunda insanların, zorlayıcı koşullar altında mağdur olmalarına karşın, zorbaları ile empati kurduğu bir psikolojik bozukluk olarak belirtilmektedir. Stockholm Sendromu tedavisi için de çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.

Stockholm Sendromu Nasıl Ortaya Çıktı?

Stockholm Sendromu, psikolojide ve sosyolojide oldukça ilgi çekici bir fenomen olarak kabul edilir. Bu sendrom, mağdur ile saldırgan kişi arasında beklenmedik bir bağ oluşması durumunu tanımlar. Stockholm Sendromu nasıl ortaya çıktı sorusunun cevabı iseStockholm Sendromu'nun kökeni 1973 yılında Stockholm, İsveç'te gerçekleşen dramatik bir olaya dayanmaktadır.

23 Ağustos 1973 tarihinde, İsveç'in başkenti Stockholm'de bulunan Sveriges Kreditbanken adlı bir banka, Jan-Erik Olsson adındaki soyguncu tarafından basıldı. Olsson, elinde silahla banka görevlilerini ve müşterileri rehin aldı. Bankadaki durumu kontrol altına almak için polisler hızla müdahale etti ve bankayı kuşattılar. Olsson, dört rehineyi altı gün boyunca alıkoymaya devam etti.

Olayın ilk günlerinde, rehineler arasında korku ve stres hakimdi ve soyguncunun taleplerine uygun olarak hareket ediyorlardı. Ancak zamanla şaşırtıcı bir şekilde, rehineler ve Olsson arasında tuhaf bir bağ gelişti.

Rehineler, Olsson'un çoğunlukla düşmanca davrandığı polislerle değil, onunla daha iyi anlaşıyorlardı. Olsson, rehinelerle sohbet ediyor, onlara sigara alıyordu ve hatta onlar için yemek getiriyordu. Rehineler, Olsson'u bir şekilde anlamaya ve onun motivasyonlarını anlamaya çalışıyorlardı. Soyguncu da rehinelerin adını öğreniyor ve onlara daha insancıl davranıyordu.

Altı günün sonunda, banka baskınında ortaya çıkan durum sona erdi. Polisler, bankayı kuşatırken, Olsson ile bir diğer soyguncu Clark Olofsson adındaki suç ortağının serbest bırakılmasını talep ettiler.

Sonunda, polisler soyguncuların taleplerini kabul etmek zorunda kaldılar ve Olsson ve Olofsson serbest bırakıldılar. Bu noktada, Olsson ve rehineler arasındaki tuhaf bağ, medyanın dikkatini çekti ve Stockholm Sendromu terimi bu olaydan sonra kullanılmaya başlandı.  

Stockholm Sendromu Belirtileri

Stockholm Sendromu Belirtileri

Stockholm Sendromu, 1973 yılından bu güne dek kullanılmakta olan bir kavram olmuştur. İlk olarak Stockholm’de gerçekleşen bir olay sonrası ortaya çıkan bu sendrom, pek çok benzer vakada da görülmüştür. Stockholm Sendromu belirtileri arasında şunlar bulunur:

  • Duygusal bağlılık
  • Empati
  • Kurtarıcı fanteziler
  • İç çatışma
  • Saldırganlık ve suçu savunma
  • Yardımcı olma ve itaat

Stockholm Sendromu'nun en belirgin belirtilerinden biri, rehinenin alıkoymakla görevli olan kişiye karşı beklenmedik bir duygusal bağlılık geliştirmesidir. Rehine, korku ve endişe içinde olsa bile, soyguncuya karşı anlayış ve empati gösterebilir.

Rehineler, soyguncunun motivasyonlarını anlamaya ve onlarla empati kurmaya çalışabilirler. Bu tür duygusal bağlanma, soyguncunun, rehineye dostça davranmasının veya onlara insan gibi muamele etmesinin sonucu olabilir.

Rehineler, zorlayıcı bir durumda olduklarında, soyguncunun onları kurtaracağına veya durumu düzelteceğine dair bazı fantastik düşüncelere kapılabilirler. Soygunun sona ermesi için soyguncuların bir şekilde yardımcı olacaklarına dair umut besleyebilirler. Bu, stresle başa çıkmak için bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkabilir.

Rehineler, Stockholm Sendromu yaşadıklarında iç çatışma yaşayabilirler. Özgürlük isteği ile soygunculara duydukları empati ve bağlılık arasında bir denge kurmaya çalışırlar. Bu tür çatışmalar, rehinelerin psikolojik olarak zorlu bir durumda olduklarını ve karmaşık duygusal tepkiler yaşadıklarını gösterir.

Rehineler, soygunculara karşı duygusal bağlılık ve empati hissetmelerine rağmen, onların tehditkar davranışlarına karşı saldırganlık ve savunma eğilimleri de sergileyebilirler. Eğer rehineler kendilerini gerçek bir tehlike altında hissederlerse, savunma mekanizmaları devreye girebilir ve soyguncuya karşı tepkisel davranışlar sergileyebilirler.

Rehineler, soyguncuların taleplerini yerine getirme ve onlara yardımcı olma eğiliminde olabilirler. Bu, soyguncuların iyi davranışlarını ödüllendirme düşüncesiyle de ilişkilendirilebilir. Rehineler, belki de kötü muamele almaktan kaçınmak veya durumu daha iyi hale getirmek umuduyla itaatkar davranabilirler.

Stockholm Sendromu Örnekleri

1973 yılında İsveç’in Stockholm şehrinde meydana gelen banka soygunu olayından sonra ortaya çıkan Stockholm Sendromu, pek çok benzer olayla da anılmaktadır. Stockholm Sendromu örnekleri olarak dikkat çeken bazı örnekler şöyledir:

1974 yılında, Amerikalı William Randolph Hearst'ün kızı Patty Hearst, Symbionese Liberation Army (SLA) adlı terörist bir grup tarafından kaçırıldı. Patty, kısa süre içinde Stockholm Sendromu'na benzer bir davranış sergilemeye başladı. Patty, SLA'nın propaganda videolarında ve hatta banka soygunlarında onlara katılmaya başladı. Polis, Patty'nin zorla rehin alındığına dair savunmasına rağmen, bir süre sonra onun SLA'nın içine katıldığına dair kanıtlar buldu. Bu olay, Stockholm Sendromu'nun daha karmaşık örneklerinden biri olarak kabul edilir.

1991 yılında, California, Sacramento'da yaşanan bir olayda, rehinelerin alıkoymakla görevli olan kişiye karşı Stockholm Sendromu belirtileri gözlendi. Yerel bir postane çalışanı olan Edward Ray Griffin, postane müdürlüğündeki birçok kişiyi silahla rehin aldı. Altı gün boyunca süren bu olayda, bazı rehinelerin Griffin'e karşı olumlu duygusal tepkiler sergilediği ve onunla empati kurmaya çalıştığı rapor edildi.

Stockholm Sendromu Tedavisi

Stockholm Sendromu Tedavisi

Stockholm Sendromu, 1973 yılından itibaren psikoloji literatüründe anılmaya başlanan bir durumdur. Genel olarak alıkoyma olaylarında rehine kişi ya da kişilerin, kendilerini alıkoyan kişiler ile bağ kurması ile karakterizedir.

Bu durum, uzun süreli rehine durumlarında ve zorlayıcı koşullarda ortaya çıkabilir. Stockholm Sendromu tedavisi önemlidir, çünkü bu durum rehinelerin güvenlik ve iyilik halleri için risk oluşturabilir.

Stockholm Sendromu yaşayan rehineler için en etkili tedavi yöntemlerinden biri, profesyonel psikoterapidir. Bir psikoterapist, rehinelerin duygusal bağlılıklarını ve empati hislerini anlamalarına ve bu bağlantıyı daha sağlıklı bir düzeye indirmelerine yardımcı olabilir. Psikoterapi, rehinelerin yaşadığı stresi ele almak, iç çatışmalarını anlamak ve duygusal bağlılıklarını kavramak için güvenli bir alan sağlar.

Rehinelerin, tedavi süreci boyunca güvenliklerinin sağlandığından emin olmaları önemlidir. Tedavi süreci sırasında, güvenlik önlemleri alınmalı ve rehinelerin kendilerini güvende hissetmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca, aile ve yakın çevre gibi destek sistemleri de rehinelerin iyileşme süreçlerinde önemli bir rol oynayabilir.

Stockholm Sendromu Kimlerde Görülür?

Stockholm Sendromu kimlerde görülür? Stockholm Sendromu, herkesin potansiyel olarak maruz kalabileceği bir durumdur, ancak bazı psikolojik ve sosyal faktörler, bu sendromun gelişme olasılığını artırabilir.

Travmatik olaylar yaşamış kişilerde, Stockholm Sendromu daha sık görülebilir. Travmatik deneyimler, kişinin duygusal bağlılık ve empati hislerini tetikleyebilir ve rehinelerin kaçıranlara karşı duygusal bağlanmasını kolaylaştırabilir. Ayrıca, travmatik olaylar sonucu ortaya çıkan stres ve belirsizlik, kişinin savunma mekanizmalarını etkileyebilir.

Sosyal destek ağı zayıf olan kişiler, Stockholm Sendromu riski altında olabilirler. İzole edilmiş ve yalnız hisseden bireyler, bir durumda diğer insanlara olan duygusal bağlılıklarını artırabilir ve alıkoyma durumlarında daha yatkın olabilirler.

Stockholm Sendromu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Stockholm Sendromu tedavi edilmezse ne olur? Stockholm Sendromu'nun tedavi edilmemesi durumunda kişiler, uzun vadeli psikolojik etkilerle karşı karşıya kalabilirler. Kişiler, olay sırasında yaşadıkları stres ve travmanın etkilerini uzun süre boyunca taşıyabilirler. Duygusal bağlılık ve empatisi olan kişiler, saldırgana karşı savunmasız kalabilir ve sonuç olarak sürekli olarak tehdit altında hissedebilirler.

Tedavi edilmeyen Stockholm Sendromu, kişilerin sosyal ve kişisel işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Duygusal bağlılık ve empatisi olan kişiler, bu bağlarının etkisiyle normal günlük yaşamlarını sürdürmekte zorlanabilirler. İlişkilerinde sorunlar yaşayabilir, iş yerinde performans düşüklüğü gösterebilir ve toplumsal yaşama uyum sağlamada zorluklar yaşayabilirler.

SSS

Stockholm Sendromu Nedir?

Stockholm Sendromu, mağdur ile saldırgan arasında beklenmedik bir duygusal bağ oluşması durumunu tanımlayan psikolojik bir durumdur. Kişiler mağdur oldukları halde saldırgana karşı empati duyabilirler.

Stockholm Sendromu Kimlerde Görülür?

Stockholm Sendromu, herkesin potansiyel olarak maruz kalabileceği bir durumdur. Ancak, uzun süreli alıkoyma durumlarında ve zorlayıcı koşullarda rehinelerin daha yatkın olduğu görülmüştür. Travmatik olaylar yaşamış kişiler, zayıf sosyal bağlantıları olanlar ve düşük özsaygı ve kendine güveni olanlar da bu sendroma eğilimli olabilirler.

Stockholm Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?

Bir psikoterapist, kişilerin saldırgana yönelik duygusal bağlılıklarını anlamalarına ve bu bağlantıyı daha sağlıklı bir düzeye indirmelerine yardımcı olabilir.

Stockholm Sendromu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Stockholm Sendromu tedavi edilmezse, kişiler uzun vadeli psikolojik etkilerle karşı karşıya kalabilir, sosyal ve kişisel işlevselliklerini kaybedebilirler ve güvenlik riskleri altında olabilirler

09.08.2023
Son Güncelleme: 25.02.2024

Çevrimiçi uzmanlarımız sizinle online terapiye hazır!

Selen Melay Yanıkan
5.0 (10 Yorum)

Selen Melay Yanıkan

Klinik Psikolog
Zozan Baskın
5.0 (7 Yorum)

Zozan Baskın

Klinik Psikolog
Nurullah Tığlı
4.5 (8 Yorum)

Nurullah Tığlı

Psikolog
Pelin Turgut
5.0 (4 Yorum)

Pelin Turgut

Psikolog
Muhammed Yümlü
0.0 (0 Yorum)

Muhammed Yümlü

Psikolog
Zeynep İrem Bakır
5.0 (17 Yorum)

Zeynep İrem Bakır

Psikolog
Hidayet Çalışkan
5.0 (36 Yorum)

Hidayet Çalışkan

Psikolog
Ece Yurdakul
5.0 (8 Yorum)

Ece Yurdakul

Psikolog
Ayşe Perihan Özkan Var
5.0 (2 Yorum)

Ayşe Perihan Özkan Var

Psikolog
Cansel Aktaş
5.0 (3 Yorum)

Cansel Aktaş

Psikolog
Levent Dokuzer
5.0 (2 Yorum)

Levent Dokuzer

Psikolog
Eda Gül Ülgüt
5.0 (2 Yorum)

Eda Gül Ülgüt

Klinik Psikolog
Sedanur Kablan
4.9 (14 Yorum)

Sedanur Kablan

Psikolog
Ahmed Taha Başer
5.0 (16 Yorum)

Ahmed Taha Başer

Psikolog
Berfin Şahin
4.3 (7 Yorum)

Berfin Şahin

Klinik Psikolog
Nisa Dabanıyastı
0.0 (0 Yorum)

Nisa Dabanıyastı

Klinik Psikolog
Begüm Yılmaz
5.0 (2 Yorum)

Begüm Yılmaz

Klinik Psikolog
Duygu Ergün
5.0 (6 Yorum)

Duygu Ergün

Psikolog
Gözde Yücelli
5.0 (1 Yorum)

Gözde Yücelli

Psikolog
İrem Gülşen Koçer
0.0 (0 Yorum)

İrem Gülşen Koçer

Psikolog

İlk seansına özel %15 indirim. Şimdi başla!

Önerilen Yazılar