İçindekiler
Atipik psikoz, önceleri Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı olan ‘’DSM’’ tanı sistemine göre ‘’atipik’’ olarak tanımlanmıştır. Daha sonra ise ‘’başka türlü adlandırılamayan’’ psikoz şeklinde tanımlanan kategoriye en çok uyan grup olduğuna karar verilmiştir. Bu psikoza sahip kişilerin, DSM kategorisine göre psikotik semptomları vardır. Ancak buna rağmen herhangi bir özgün psikotik hastalığın tanı ölçütlerini olması gerektiği gibi karşılamaz. Adlandırma ise duruma göre değişkenlik gösterebilmektedir.
Atipik psikoz terimi, başka türlü adlandırılamayan psikotik bozukluk tanısı yapıldığında, yani özgün tanı koymak için yetersiz bilgi olduğunda kullanılır. Bu grup hastalıklar oldukça heterojen bir grubu oluşturur. Farklı dönemlerde çeşitli ortak psikotik belirtiler gösterirler. Etyoloji, seyir ve sonlarım açısından yaygın inanışa göre şizofreni ile bir benzerlikleri bulunmaz.
Psikoza neden olan durumun ne olduğu henüz tam olarak tespit edilememektedir. Ancak psikozun gelişiminde birçok neden ve faktör rol oynayabilir. İlaçların doğru kullanımına her zaman dikkat edilmelidir. İlaçlar kötüye kullanmak psikoza yol açabilir. Sevilen birinin ölümü ya da cinsel saldırıya maruz kalmak gibi travmatik durumlar da bu durumu tetikleyen nedenler arasındadır.
Savunmasız olmak da verdiği yoğun stres durumu nedeniyle psikozu tetikleyebilmektedir. Beyin tümörleri gibi hastalıkların da psikoza yol açabileceği bilinmektedir. Psikoz genel olarak genetik, beyinde yaşanan değişiklikler, hormonlar ya da uyku sorunlarından ötürü gelişmektedir.
En sık görülen belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Diğer atipik psikoz belirtileri ise aşağıdaki gibidir:
Psikotik bozuklukların tespit edilmesi için öncelikle muayenenin uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Muayenede ilk olarak kişinin tıbbi ve psikiyatrik öyküsü dinlenir. Bunun ardından ise kişi detaylı bir fiziksel muayene görür. Hastanın fiziksel bir hastalığı olup olmadığını ya da uyuşturucu kullanıp kullanmadığını anlamak için bazı testler gerekli olabilir. Bu aşamadan kan testlerinden ya da MR gibi beyin görüntüleme yöntemlerinden yardım alınabilir.
Kişide psikotik belirtiler görülmesine rağmen uzmanlar kesin bir neden bulunmayabilir. Bu durumda kişinin bir psikiyatri servisine yönlendirilmesi gerekebilir. Tanı için öncelikle etyolojiye bağlı durumlar olasılıklar arasından elenmelidir. Ardından kişinin atipik psikoz tanı kriterlerini karşılayıp karşılamadığına bakılır. Kişinin bunları karşılaması durumunda tanı konulabilir.
Tedavi öncelikle biyolojik tedavilerden farmakolojik tedaviler baz alınarak uygulanır. İlaç tedavisi ise önemli bir yardımcıdır. İlaçlardan hem akut alevlenme dönemlerinde hem de koruyucu tedavi için yardım alınabilir. Antipsikotik ilaçlar sayesinde durumu kontrol altına almak mümkündür. Ancak bu durumda erken tanı oldukça önemlidir. Hastalığın aşırı ilerlediği durumlarda ilaçların etki seviyesi de düşmektedir. Buna alevlenme döneminde kişinin beyninde gerçekleşen değişimlerin kalıcı hale gelmesi neden olur.
Psikoz kimi zaman başka bir hastalık ya da uyuşturucu kullanımından kaynaklanır. Bunun tedavisi için ise ilk önce madde kullanımı kesinlikle bırakılmalıdır. Bu aşamada hekimin talimatları eksiksiz olarak uygulanmalıdır. Esas tedavi için ilaçlardan yardım alınmalıdır. İlaçlar, tamamen doktorun söylediği şekilde ve sürede kullanılmalıdır. Aksi takdirde tedaviden istenilen sonuç alınamayabilir. Çoğu hastada tedavi planının doğru uygulanması durumunda iyileşme görülür.
Bazı durumlarda psikoz hastaları aşırı tedirginliklerinden ötürü hem kendisine hem de çevresine risk oluşturabilir. Böyle bir durumda çevrelerine zarar verebilirler. Bu nedenle zaman kaybetmeden sakinleştirilmesi gerekebilir. Bunun için bir doktor ya da tıbbi yetkili kişi hastayı sakinleştirmek için etkili bir enjeksiyon uygulayabilir.
İlaçlar, halüsinasyonları ve sanrıları azaltmada büyük ölçüde yardımcı olur. Bu da hastaların daha net düşünmesini sağlar. Antipsikotik ilacın türü semptomlara bağlı olarak doktor tarafından belirlenir. Kısa bir süre sonra ilaçlar etkisini göstermektedir. Ancak bunun aksine şizofreni hastaları ömür boyunca ilaç tedavilerini devam ettirmelidir.
Bilişsel davranışçı terapi ise diğer tedavi yollarından biridir. Bu tedavi sayesinde kişi gördüğü ve duyduğu şeylerin gerçek olup olmadığını daha kolay bir şekilde ayırt edebilir. Bilişsel davranışçı terapi ilaç tedavisi ile desteklendiğinde oldukça olumlu sonuçlar verir.
Psikoz, kişinin gerçekliği olduğu gibi görme yeteneğinin bozulması durumudur. Psikozu olan birinin düşünce ve algıları gerçek ile gerçek dışı arasında gidip gelmektedir. Algı düzeylerinde ciddi bozukluklar görülür. Psikozun iki temel belirtisi sanrı ve varsanılardır. Psikoz kişinin hayatının belli bir döneminde görülebileceği gibi hayat boyu kısa aralıklarla devam da edebilir. Kişiler psikoz ile yaşamlarını sürdürebilseler de bazı kişilerde tamamen iyileşme görülebilir.